Ebül Hasan Harakanin hayatı hakkında kısa bir bilgi verip sözlerini paylaşacağım. Ebül Hasan Harakani büyük bir alim ve veli. Mevlana ve Bediüzzaman Said Nursi ondan övgü ile bahsetmiştir.
''Bir kulun vesile ederek yüce Rabb'i bulmaya çalıştığı şeylerin en güzeli Kurandır. O halde yüce Rabbi Kuran yolunda aramalısınız.'' (Ebü'l-Hasan Harakani)
Ebu'l Hasan Harakani evliyanın büyüklerinden, insanları hakka davet eden ve kendilerine Silsile-i Aliyye adı verilen büyük alim ve velilerin altıncısıdır.
Zamanın hükümdarı Sultan Mahmud-i Gaznevi, onun sohbetinde bulundu. Hatta Ebu'l Hasan Harakani'nin ona bir de hırkasını hediye ettiği rivayet ediliyor. 963 ile 1033 yılları arasında yaşayan Ebul Hasan Harakani Hazretleri'nin asıl ismi Ali b. Ahmet b. Cafer'dir. Mevlana Mesnevi'sinde ise 'Ebul Hüseyn' diye geçer. Prof. Dr. Reynold Nicholson, Mevlana'nın Mesnevi'sine yazmış olduğu şerhte şunlara dikkat çekiyor: 'Mevlana Celaleddin-i Rumi şiirlerinde her ne zaman 'Şeyh-i Din' kavramını kullanırsa bundan amacı Şeyh Ebu'l Hasan Harakani olmuştur.' Yine Mevlana birçok sohbetinde 'Bizim söylediklerimiz Ebu'l Hasan Harakani'den aldıklarımızdan başka bir şey değildir.' diye belirtiyor.
Ebu'l Hasan Harakani'nin tasavvufi anlayışında muazzam bir insan sevgisi hakimdir. İnsanlara hizmeti kendi varlığının gayesi olarak kabul etmiştir. 'Allah'ım; Keşke ben ölseydim de, başkaları ölümü tatmasaydı' veya 'Keşke bütün yaratılmışların cezasını bana çektirseydiler de, onlar cehenneme gitmeseydiler' sözleri bunun en açık örnekleridir.
Hasan Harakani mükemmel bir ruh inceliğine sahipti; 'Allah'ım gariplerin benim tekkemde ölmelerine müsaade etme. Zira Ebu'l Hasan'ın tekkesinde bir garip öldü derlerse, ben o garibin ölümüne tahammül edecek güce sahip değilim' şeklinde Allah'a yalvarıyor.
Ebu'l Hasan Harakani Hazretleri'nin irfani açıklamalarını oluşturan 'Nuru'l Ulum' isimli eseridir. Bu yazma tek nüsha halinde Britanya Müzesi kütüphanesinde bulunuyor.
Bitmeyen Ekmek
Bir gün Ebû Saîd, Ebü'l-Hasan-ı Harkânî hazretlerinin yanına büyük bir kalabalıkla ziyâret için gelmişti. Hizmetçi kadın, arpadan yapılmış birkaç adet ekmeği, bir sepet içinde Ebü'l-Hasan-ı Harkânî'nin yanına getirdi. Ebü'l-Hasan hazretleri o kadına; "Şu ekmeklerin üzerine bir örtü ört ve oradan istediğin kadar ekmek çıkar." diye tenbih etti. Kadın denileni yaptı ve kalabalık bir halk topluluğuna, durmadan örtünün altından ekmek çıkardı. Fakat ekmekler bitmiyordu. Bir süre sonra kadın örtüyü kaldırınca, sepetin içinde hiçbir şey kalmadığı görüldü. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri; "Şayet örtüyü kaldırmasaydın, kıyamete kadar bunun altından ekmek çıkarıp duracaklardı." buyurdu."
Anneye Hizmetin Bedeli
Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretleri şöyle anlatır: "İki kardeş vardı. Her gece sırayla annelerinin hizmetiyle uğraşır, diğeri Allahü tealaya ibâdet ederdi. Bir akşam, Allahü tealaya ibadet eden kardeş, yaptığı ibadet, duyduğu hazdan dolayı çok memnun oldu. Bu sebepten ertesi gün kardeşine; "Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibadet edeyim." dedi. Kardeşi kabul etti. İbadet ederken secdede uyuya kaldı ve o anda bir rüya gördü. Rüyasında bir ses ona; "Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık." deyince, genç; "Ben, Allahü tealaya ibadet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni, onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz." dedi. Ses ona; "Evet, senin yaptığın ibadetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Fakat kardeşinin annene yaptığı hizmetlere, annenin ihtiyacı vardı." dedi."
İhlas ve Riya
İhlâs ve riya nedir? diye sorduklarında; Ebü'l-Hasan hazretleri buyurdular ki: "Allahü teala için yaptığın her şey ihlastır. Halk için yaptığın her şey de riyadır."
İbni Sina'nın Ziyareti
Bir gün İbn-i Sina, Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerini evinde ziyarete geldi. Hanımı, azarlayarak, ormana gittiğini söyledi. Hanımı, Ebü'l-Hasan hazretlerinin büyüklüğüne inanmadığı için, ona uygunsuz şeyler söyledi. İbn-i Sînâ ormana doğru giderken, Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerinin, bir arslana odun yüklemiş gelmekte olduğunu gördü."Bu ne haldir?" diye sorunca, "Evimdekinin sıkıntı ve bela yükünü taşıdığım için, bu arslan da bizim yükümüzü taşıyor." buyurdu.
Sultan Mahmut ve Hediye Hırka ile Kazanılan Savaş
Sultan Mahmud Gaznevi, bütün Asya'ya hakim olduğu zamanda, Harkan şehrine yakın gelmişti. Adamlarından bir kaçını, Harkan'a Şeyh Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerinin huzuruna göndermiş ve Şeyh hazretlerini yanına çağırmıştı. Şeyh hazretleri buna karşılık, bir özür beyan ederek gitmek istemediler. Durum, Mahmud Gaznevi'ye bildirilince, "Haydi kalkınız! Zira o, bizim sandığımız kimselerden değildir. Biz ona gidelim." dedi. Sonra kendi elbisesini Kadı İyad'a giydirdi ve kendisi de silahtar olarak, Kadı İyad'ın yanında Ebü'l-Hasan-ı Harkani'nin evine girdi. Mahmud Gaznevi selam verince, Ebü'l-Hasan hazretleri selamını aldı. Fakat ayağa kalkmadı. Mahmud Gaznevi, Ebü'l-Hasan-ı Harkani'ye; "Sultan için neden ayağa kalkmadınız?" diye sorunca, Ebü'l-Hasan, Sultan Mahmud'a; "Madem ki seni öne geçirmişler, yanıma gel bakalım." dedi. Soruya o anda cevap vermediler.
Sultan Mahmud Gaznevi, Ebü'l-Hasan-ı Harkani'ye; "Bayezid-i Bistami nasıl bir zat idi?" diye sordu. Ebü'l-Hasan-ı Harkani: "Bayezid, öyle kamil bir veli idi ki, onu görenler hidayete kavuşurdu. Allahü tealanın razı olduğu kimselerden olurdu." diye cevap verdi. Sultan Mahmud bu cevabı beğenmedi ve; "Ebu Cehl, Ebu Leheb gibi kimseler, Fahr-i kainatı, Server-i alemi nice kere gördüler. Fakat hidayete gelmediler. Hal böyle olunca, Bayezid'i görenlerin hidayete geldiklerini nasıl söylüyorsun?" dedi. O, Resulullah efendimizden daha yüksek mi ki, iki cihanın efendisini, üstünlerin üstünü olan Allahü tealanın sevgili Peygamberini gören, küfürden kurtulamadı da, Bayezid'i görenler mi kurtulur demek istedi. Ebü'l-Hasan; "Ebu Cehl ve Ebu Leheb gibi ahmaklar, Allahü tealanın sevgili Peygamberini, insanların en üstünü olan hazret-i Muhammed olarak görmediler. Ebu Talib'in yetimi, Abdullah'ın oğlu olarak gördüler. O gözle baktılar. Eğer, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi bakarak, Resulullah olarak görselerdi, eşkıyalıktan, küfürden kurtulur, onun gibi kemale gelirlerdi." buyurdu.
Sultan Mahmud Han bu cevabı çok beğendi. Din büyüklerine olan sevgisi arttı. Sultan Mahmud; "Bana nasihat ediniz." deyince Ebü'l-Hasan-ı Harkani; "Şu dört şeye dikkat et: Günahlardan sakın, namazını cemaatle kıl, cömert ol, Allahü tealanın yarattıklarına şefkat göster." dedi. Sultan Mahmud; "Bana dua buyurun." deyince, Ebü'l-Hasan-ı Harkani; "Ey Mahmud, akıbetin makbul olsun." dedi. Bunun üzerine Sultan Mahmud, Ebü'l-Hasan-ı Harkani'nin önüne bir kese altın koydu. Buna karşılık Ebü'l-Hasan, sultanın önüne arpa unundan yapılmış bir yufka ekmeği koydu. Sultan ekmekten bir lokma aldı. Fakat lokmayı yutamadı. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri; "Bir lokma ekmeği yutamıyorsun. İster misin, şu bir kese altın bizim de boğazımızda dursun? Biz paralarla olan alakamızı kestik. Şu altınları önümden alınız." dedi. Sultan, Ebü'l-Hasan'ın paraları almasını çok istedi ise de, kabul etmeyince, ondan bir hatıra istedi. Ebü'l-Hasan hazretleri ona hırkasını verdi.
Sultan Mahmud giderken, Ebü'l-Hasan ayağa kalktı. Bunun üzerine Sultan Mahmud; "Geldiğim zaman hiç iltifat etmemiştin, fakat şimdi ayağa kalkıyorsun. O hâl niye idi? Bu ikrâm nedir?" diye sordu. Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretleri; "Buraya padişahlık gururu ile beni imtihan için geldin. Şimdi ise dervişlik haliyle gidiyorsun ve dervişlik devletinin güneşi üzerinde ışıldamaya başladı. Önce gurur içinde olduğundan dolayı ayağa kalkmadım. Fakat şimdi derviş olduğun için ayağa kalkıyorum." dedi.
Sultan, sonra gazaya gitmek üzere Harkan'dan ayrıldı. Sevmenat'a geldi. İçine mağlub olma korkusu düştü. Birden atından inip, bir köşede Ebü'l-Hasan hazretlerinin hırkasını eline alıp; "Ya İlahi! Şu hırkanın sahibinin yüzü suyu hürmetine, şu kafirlere karşı bizi muzaffer kıl. Ganimet olarak ele geçireceğim her şeyi dervişlere vereceğim." diye dua eder etmez, düşman tarafında bir toz-duman ortaya çıktı. Düşmanlar, bu toz-duman içinde birşey görmiyerek, kılıçlarını birbirlerine vurdular ve kendi kendilerini öldürdüler. Sağ kalanları dağılıp gitti. O akşam Sultan Mahmûd, rüyâsında Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerini gördü. Ebü'l-Hasan-ı Harkani, Sultan Mahmud'a; "Allahü tealanın dergahında, hırkamızın yüzü suyu hürmetine zafer kazandın. Eğer o anda isteseydin, kafirlerin hepsinin müslüman olmasını sağlayabilirdin." buyurdu.
Dünyada En İyi Şey Nedir?
Ebü'l-Hasan-ı Harkânî hazretleri, birgün sohbetinde bulunanlara şöyle sordu: "Dünyâda en iyi şey nedir?" Orada bulunanlar; "Siz, bizden daha iyi bilirsiniz. Siz bildirin." dediler. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri, "En iyi şey, Allahü teâlâyı unutmayan gönüldür." buyurdu."Nimetlerin en iyisi, çalışarak kazanılanıdır. Arkadaşların en iyisi, Allahü tealayı hatırlatandır. Kalplerin en nurlusu, içinde mal sevgisi olmayandır."
Ebul Hasan Harakani' nin Sözleri
- "Kalplerin en nurlusu, içinde Allahü tealanın sevgisinden başka bir şey bulunmayandır. Amellerin en iyisi, riyadan uzak olan, yani ihlas üzere olanıdır."
- "Siz Allahü tealadan konuşurken, başka şeyden bahsedenle arkadaşlık etmeyiniz."
- "Dünya, peşinden koştuğun sürede senin padişahındır. Ondan yüz çevirince, sen ona sultan olursun."
- "Şayet bir mümini ziyaret edersen, hasıl olan sevabı, yüz adet kabul edilmiş hac sevabı ile değiştirmemen lazımdır. Çünkü bir mümini ziyaret için verilen sevap, fakirlere verilen yüz bin altın sadakanın sevabından daha fazladır. Bir mümin kardeşinizi ziyarete gittiğinizde, Allahü tealanın rahmetine kavuştuk diye itikad edin."
- "Bir mümin kardeşini sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber efendimizle yaşamış olur. Eğer bir mümin kardeşini incitirse, Allahü teala onun o günkü ibadetini kabul etmez."
- "Dilini, Allahü tealadan başkası hakkında konuşmamak için mühürle! Kalbini, Allahü tealadan başkasını düşünmemek için mühürle! İhlassız bir iş yapmaman ve helal olmayan bir şeyi yememen için de, davranışlarına, dudaklarına ve dişlerine aynı şekilde mühür vur!"
- "Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz. Çok veriniz, az yiyiniz; çok uyanık olunuz, az uyuyunuz."
- "İnsanoğlu, şu üç şeyle sürekli olarak taatı yaparsa, sorgusuz sualsiz Cennet'e gidebilir: Kalb, nefs ve dil."
Kaynaklar:
1) Nefehât-ül-Üns Tercümesi; s.337
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı); s.375, 948, 1031, 1067, 1070
3) Keşf-ül-Mahcûb; s.268
4) Hadâik-ül-Verdiyye; s.105
5) Behcet-üs-Seniyye; s.16
6) Reşahât; s.14
7) Müjdeci Mektuplar; s.225
8) Eshâb-ı Kirâm; s.150
9) Rehber Ansiklopedisi; c.4, s.323
10) Sefînet-ül-Evliyâ; s.74
11) Mecâlis-ül-Uşşâk; No: 6
12) Heft İklim; No: 837
13) Riyâd-ül-Ârifîn; s.47
14) Hazînet-ül-Asfiyâ; c.1, s.522
15) Makâmât-ı Ebû Saîd Ebü'l-Hayr; s.53
16) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.5, s.39
Ebul Hasan Harakani Hazretlerinin türbesi Kars'dadır. Bir gün yolum Kars'a düşerse inşaAllah ziyaret edeceğim.
Bir alimin daha hayat felsefesi ve sözlerini dualar hazinesinde sizlerle paylaşmak nasip oldu Elhamdülillah. Bu değerli alimin hayatından ve sözlerinden ilham alarak bir parça bile olsun kendi hayatımızda olumlu bir değişiklik yapabilirsek ne mutlu bizlere.
Rabbim bizleri güzel ahlaklı olmayı nasip etsin ve kalp,nefs,dilimizle ibadet yapmamızı da nasip etsin inşaAllah.
Selam ve dua ile,
Zehra