İbn-i Hubeyb’den:
– (Günahkârlar) Cehenneme girdikten sonra (şefaat sayesinde) Cehennemden çıkarlar.
(Müslim/İman 1)
* * *
Ebu Musa’dan:
– Şefaat(im), ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan (tevhid inancı üzere) ölen kimseler içindir.
(Buhari/Tefsir, sûre 9, 12; Müslim/Fezailüs-Sahabe 25; Tirmizi/Kıyame 13; İbn-i Mace/Zühd 13)
* * *
Rezîn’den:
– Şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenler içindir.
(Tirmizi/Kıyamet 11; Ebu Davud/Sünnet 23)
* * *
Bu hadisler, Allah Resulünün şefaat hakkını kullanımına açıklık getirmektedir.
Allah Resûlünün, kıyamet gününde, şefaat hakkını, ümmetinden büyük günahlara bulaşmış ve bu yüzden cehenneme girme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış veya girmiş kimseler lehine kullanacağı anlaşılmaktadır.
Şefaata nail olmak için tek şart, şirke düşmemiş olmak, tevhid inancı üzere bulunmaktır. Tevhid inancını koruyan, ama günahları yüzünden ahirette zor durumlarda kalan her mü’minin, Peygamberimizin şefaatı sayesinde, içine düştüğü o zor durumdan kurtulup cennete gireceği anlaşılmaktadır.
* * *
Şeytan, günahkâr mü’minler üzerinde, onları iyice yoldan çıkarmak, küfre düşürmek niyetiyle yoğun bir çalışma yapar. En büyük vesvesesi de, günahkâr kimsenin düzelme şevkini kırmak, kendini Allah’a affettirme ümidini söndürmektir. Onu “benden adam olmaz” duygusu içine itmeye, tüm desiseleriyle çabalar. Şeytanın bu desisesine kapılan mü’min, önce ümidini ve kendine güvenini, daha sonra da inancını kaybeder. İşte Peygamberimiz, ümmetini şeytanın bu büyük tuzağından kurtarmak için, onlara: “Şefaatim, ümmetimin büyük günah işleyen fertleri içindir.” buyurmuştur. Yani, “hiç kimse, günahının çokluğuna ve büyüklüğüne bakarak ben düzelmem, kendimi affettiremem, duygusu içine girmesin. Allah’tan ümidini kesmesin. İslâm’dan elini gevşetmesin, Allah’a kulluktan vazgeçmesin. Bu durumda olan mü’minlere ben yardım elini uzatıp şefaatimle onları kurtarabilirim. Allah bana bu yetkiyi vermiştir,” demek istemiştir.
Peygamberimizin bu büyük müjdesi, mü’mine günaha devam ve ısrar kolaylığı sağlamak için değildir. Tam tersine, şeytanın elinden kurtulması için, mü’minlere uzatılan bir iman kurtarma yeleğidir.
Kişinin şefaat hadisine güvenerek korkusuzca günah işlemesi düşünülemez. Çünkü bunun, kişinin sırtındaki can yeleğine veya belindeki can simidine güvenip bindiği gemiyi batırmaya çalışmasından hiçbir farkı yoktur. O halde, Peygamberimizin müjdesini günaha girme ruhsatı gibi algılamak, doğru ve sağlıklı bir muhakeme değildir. Uyuşturucu alışkanlığı olan bir kimsenin, bu alışkanlıktan kurtulma azmini ve iradesini içinde hissetmesi, onu bu iptiladan kurtarmaya nasıl son derece olumlu bir katkı sağlıyorsa, şefaat hadisinde verilen müjdeli haber de, günahlarla müptela olmuş mü’minin günahı terketme irade ve azmine doping etkisi yapar. Büyük bir ümit aşılar, Şefaatin sahibi olan Allah Resûlüne karşı, sevgisini, bağlılığını, hürmetini, itaatini artırır.